HALK VE EKMEK

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Halkın yaşamındaki, kültüründeki ve dilindeki en önemli konulardan biridir ekmek. Halk ekmek için çalışır, emeğinin hakkını arar, ekmeğe ve adalete doyacağı günlerin hayalini kurar.

Ekmek önemlidir, çünkü daha ilk ortaya çıktığı andan itibaren insanın yaşaması için gerekli olan besin ekmekte somutlanmıştır. Gerçek anlamıyla sadece ekmek ile beslenmek dün de vardı, bugün de var. Hatta ekmeği bulamayan, zorla emeği ve ekmeği yağmalanan -açlık çeken- milyarlar var.

Dünya halklarından kimisi buğday, kimisi mısır-çavdar ekmeği yer ama sonuçta ekmeğin halkların yaşamında ortak bir değeri, kutsallığı vardır.

Halkların kültürü ve gelenekleri yaşamının içinde şekillenmiştir. Ekmek konusundaki kültür ve gelenekler de böyledir. Halklar için ekmek yalnızca bir besin maddesi olmamıştır hiçbir zaman. Nice isyanlar egemenlerin halkın ürününe, yani ekmeğine el koyması ile, göz koyması ile başlamıştır.

"Eken de yok, biçen de yok.

Yiyen de ortak Osmanlı" diyen halk emeğine-ekmeğine sahip çıkmak için Osmanlı'ya karşı isyan bayrağı açmıştır.

Halk açlıkla, acıyla, yoklukla öğrenmiştir ki ekmeğine sahip çıkmamanın sonu kıtlıktır, kıyımdır, ölümdür. Böyle olduğu içindir ki sınıflar savaşı bir yanı ile ekmek kavgası olarak sürmüştür. Ne arpa ekmeği ile zorla Mısır piramitlerinin yapımında çalıştırılan kölelerin isyanı unutulur ne de "öşür ve mültezim" (*) zulmüne Anadolu halklarının isyanları.

Halk emekçidir, sabırlıdır. Ekmeğini emeği ile kazanıp yaşamayı mutluluk ve onur bilir. Gün doğmadan tarlasına koşar, işinin başına geçer. Gece-gündüz demez çalışır tarlada, tezgahta, fabrikada. "Ekmeğini taştan çıkaracak" kadar emekçi ve sabırlıdır. "Ekmeğini aslanın ağzından alacak" kadar da cüretli ve kararlıdır. Yemini yine ekmek üzerinedir. Çünkü ekmek en çok değer verilen-kutsal görülendir. Eğer bir haksızlığa uğramışsa, emeğinin karşılığı verilmeyip çalınmışsa "Ekmeğimle oynamayın" der sınıf kini ile. Bilir ki "oynanan" çocuklarının geleceğidir, rıskıdır. Eğer "oynanmışsa" halkın ekmeği ile, artık bir "ekmek davası" bir "ekmek kavgası" başlamıştır halk için. Mücadele edilecek, savaşılacak ve mutlaka kazanılacaktır bu haklı "Ekmek davası."

Halk için mutluluk ve huzur ekmeğin bol olmasıdır. En büyük korku ve kaygı ekmeğe muhtaç hale gelmektir. Geçmişten geleceğe halk ekmeğe ve adalete doyacağı günlerin hayalinin peşindedir. Umudu asla bitmemiştir. Bilir ki ekmeğin bol olması için sömürücülerin yok olması gerekmektedir. Bugün halkın alınterini, emeğini, sömürüp, kanını döküp saltanat kuranların saltanatı yıkılmadan halkın ekmeğe doymasının, açlıktan yokluktan ve zulümden kurtulmasının yolu yoktur. Halkı bayat ekmek kuyruklarına, sadakaya mahkum edenler, halkın emeğini sömürmekle yetinmeyip inancını da sömürenler halkın biriken öfkesini de mutlaka göreceklerdir.

Halkın bilgeliği, bilinci ve sınıf kini bu zorlu hayatın içinde oluşmuştur. Halk ziyafet sofraları kuranları da görür, çöpten ekmek toplayanları da. Sömürüyü ve zulmü de görür, bu düzene direnenleri, savaşanları da... Halk ne ekmeğinden vazgeçecektir ne adaletten ne de geleceği için kavga vermekten.

Ekmeğin değeri, önemi ve kutsallığı halkın yaşamında çok somuttur. Yere düşürdüğü ekmeği öpüp başına koyanları mutlaka görmüşüzdür. Aynı şekilde halk öylesine bir yere atılmış ekmeği gördüğünde onu alır ve ayak basılmayacak uygun bir yere koyar. Ekmek asla israf edilmez; bırakalım çöpe atmayı, kırıntıları bile kuşlara atılarak değerlendirilmeye çalışılır. Elbette tüm değerlerde olduğu gibi ekmek konusunda da yozlaşma vardır.

Ekmeği çöpe atanlar da vardır, başka olumsuzluklarla kültürü dejenere edenler de... Halk böylelerini de eleştirir, anlatır, kültürüne sahip çıkar. Hele ki öyle önüne konan ekmeği beğenmeyeni, ekmeğin içini yemeyeni, ekmeğin içini avucunda sıkma gibi, sağa-sola oyun olsun diye atma gibi şeyleri hiç hoş karşılamaz, bırakalım eleştirmeyi, anlatmayı, evinden kovar. "Ekmeğin değerini bilmeyen başka şeylerin de değerini bilmez." diye düşünür. Ekmeğin tadını, kokusunu, güzelliğini en iyi onun için emek veren, kavga veren bilir.

Ekmeği için direnen, kavgasını-mücadelesini veren halk açlığı da zulmü vuran bir silaha çevirmiştir. Halkın öncüleri olan devrimcilerin yarattığı açlık grevi ve ölüm orucu bugün halkların elinde etkili bir direniş silahıdır. Örgütlü ya da örgütsüz hakkını arayan, ekmeğini isteyen çeşitli halk kesimleri hakkını almak, ekmeğini kazanmak için bedenini açlık grevine ve ölüm orucuna yatırmaktadır. Ekmeğe ve adalete doyacağımız özgür yarınlara da yine kahramanlarımızın yolundan ulaşacağız...


*öşür: Osmanlı İmparatorluğu döneminde köylünün ürününün belli bir miktarına el konulan vergi sistemi
*mültezim: Öşür toplayan görevlilere verilen isim
.

0 yorum: